26 Ekim 2010 Salı

Yes I have a broken heart.

Though I have a broken heart
I'm too busy to be heartbroken
There's a lot of things that need to be done
Lord I have a broken heart

Though I have a broken dream
I'm too busy to be dreaming of you
There's a lot of things that I gotta do
Lord I have a broken dream

And I'm wasted all the time
I've gotta drink you right off of my mind
I've been told that this will heal given time
Lord I have a broken heart

And I'm crying all the time
I have to keep it covered up with a smile
And I'll keep on moving on for a while
Lord I have a broken heart.

Evet yaklaşık 3 saat sonra yine her zamanki gibi; sanki bu kadar üzülmemiş, ağlamamış, her geçen gün eklenen yeni bir hayal kırıklığıyla baş etmek zorunda değilmişim gibi kalkıp işe gitmeliyim. Önce yataktan kalkmalı, yüzümü yıkamalı, yüz kremimi sürmeli, sonra saçımı taramalı ve makyaj yapmalıyım. Ağlamaktan şişen ve yorgunluktan moraran gözlerimi "insan" gözüne benzesinler diye kapatıcı ve kalemlerle sarıp sarmalamalıyım ( özellikle bugün ). Sonra dolabımın önünde durup, gün içinde verdiğim en basit ve kafa yormayan kararı vererek giyecek birşeyler seçmeliyim. Sen uyurken.

Ben uykumun en güzel anlarını yalnız uyuyorum.Sen en güzel yazılarını hep yalnızken yazıyorsun.Ben en çok beni yalnız bıraktığında ağlıyorum ve sanırım biz ayrı ayrı yalnızlığa sürükleniyoruz.1,5 ay sonra içine düşeceğim o kocaman yalnızlıktan bahsetmiyorum bile. Sabah uyandığımda sen olmayacaksın, akşam eve geldiğimde olmayacaksın. Ağladığımda, güldüğümde, televizyon izlediğimde olmayacaksın.Soğuk bir Şubat sabahı mesela, pencereye başımı dayayıp beni ilk öptüğün o pencere önünü düşündüğümde yanımda olmayacaksın.

Bugün sana insanlara hayır demeyi bilmediğini söylediğimde, bunun bana dönüp geleceğini bilmiyordum. Sadece neye, neden bu kadar kızgınlık? Ben niye uzatamıyorum kırgınlıklarımı peki? Neden bugün seni görmek istemiyorum demiyorum, diyemiyorum? Neden ben senin gibi hissedemiyorum? Neden benim karşıma dikildiğin ve "çık" dediğindeki kararlılık bende yok?

Ne düşünmem ve ne hissetmem gerektiğini biri bana söylesin lütfen. Hatta bu sen ol. Her zaman yaptığın o uzun ve her birinin üzerinde düşünülmüş cümlelelerinden kur bana. Bu aralar bana ne yeni bir kitap, ne müzik ne de dünyadan bir haber ver. Hani sana seni anlatmışlar ya geçen, sen de bana beni anlat. Bana nasıl hissetmem gerektiğini anlat. Ama tek ricam kızgınlık ve kırgınlığı unuttur bana. O kadar kırılıyorum ki bu aralar. Un ufak oluyorum. Nasıl kararlı ve sakin ve hatta sabırlı olacağımdan bahsedelim mesela. Kavga ettiğimiz zaman hiç bir şeyi zamana bırakamıyorum ben çünkü. Hemen çözülsün sorun istiyorum. Konuşalım, ağlayalım, bağıralım bitsin gitsin...

Sanırım önümüzde ki aylarda edemeyeceğimiz kavgalarımızı da aradan çıkarıyoruz bu aralar. Bu 2009-2010 ne kadar da zor geçti bizim için ama hala yan yanayız bak
( biz yan yana, yana yana… yana yana! ). biraz yalnızız ama olsun...

1 yorum:

  1. merhaba blogunu yeni keşfettm hayırlı olsun
    üyenim. ben de beklerim bloguma.
    hediye çekilişime katılmak ister misin?
    http://www.duygusenyurek.com/2012/07/hediye-kutum.html
    sevgiler=)

    YanıtlaSil